AKP 21 Yılda Ne Yaptı?

                   Türkiye ve Serbest Piyasa Ekonomisi:   Türkiye cumhuriyeti devleti kuruluşundan beri devletçi ve yarı devletçi bir ekonomi ile yönetilirken, birçok defalar ekonomik krizler yaşamıştır. Ecevit’in son başbakanlığı döneminde ekonominin başına Kemal Derviş getirilmiştir. Kemal Derviş anayasa, yasa ve kurum değişikliklerini yaptırarak Türkiye’yi serbest piyasa ekonomisine geçirmiştir.

 

                 Turgut Özal, ”Serbest piyasa ekonomisinin ilk fikir babası” olduğu halde, Çiller Hanım, serbest piyasa ekonomisine geçiş için bazı teşebbüsler yaptığı halde, hiçbir başarı gösterememişlerdi. Devletçi ekonomi savunucusu Ecevit’in başbakanlığı döneminde Türkiye serbest piyasa ekonomisine geçmiştir.   

 

                Japonya ve Güney Kore: Japonya ikinci dünya savaşında yenilip, Amerika’ya teslim oldu. Güney Kore’yi komünist Kuzey Kore’ye karşı Amerikan ve Türk askerleri korudu. Bu ülkelerin “Devletçilik, tam bağımsızlık, yabancı sermayeye TÜKAKA” diyecek halleri var mıydı? Bu ülkelere yabancı sermaye gitti, o ülkelerin işgücüyle birleşti. Bugün o ülkeler ekonomi ve teknolojide Türkiye’den çok öndedir.

                                     

               AKP iktidarının yakaladığı fırsat:   AKP iktidarı Japonya ve Güney Kore’nin yakaladığı fırsatları yakalamıştır. Yabancı sermayenin önü açılmıştır. Bir defasında başbakan “Bize gelene kadar Türkiye 13 milyar dolar yabancı sermaye çekebilmiş, biz 65 milyar dolar yabancı sermaye çektik” demiştir. Daha sonraki yıllarda bir bakanda 80 milyar dolardan bahsetmiştir. Geçende bir açık oturumda iki yüz milyar dolardan bahsediliyordu.

 

                   Yap-işlet devretin önü açılmıştır. Gelecek nesiller ve iktidarlar borçlandırılmıştır.  

                    Devlet mallarını satmanın, yani özelleştirmenin önü açılmıştır.  Buradan da 60 milyar dolar kaynak elde edilmiştir.

                    Geçmiş yıllarda yapılan turistik tesisler sayesinde Türkiye turizmde 4. Büyük ülke olmuştur.

                   Avrupa Birliğine kabul edildiğimizden, Avrupa Birliği yardımları başlamıştır.

                   Sovyetler Birliği dağılınca eski Sovyet ülkeleri ile ticaretimiz şahlanmıştır.

 

                   Ancak devlet adamı vizyonu, akıl, bilgi, tecrübe, sorumluluk duygusu, ileri görüş, tarih bilgisi, memleket ve millet sevgisi noksan olmalı ki, hiç bir başarı gösterememişlerdir.  “Türkiye’ye dünyada 10. Büyük ekonomi yapacağız” lafları havada kalmıştır. 17. Büyük ekonomi yapmışlardır. Ancak son 5 yıllık tekrar dünyanın 20 -21. Büyük ekonomisi haline gelmiştir. AKP iktidarı bazı işler yapmıştır. Ancak dünyada yerinde durmuyor.

 

               Çünkü: 1-)Kaynakları saraylara, lükse, şatafata, gösterişe harcamışlardır.

 

                            2-)Hakkı, hukuku, insan hak ve özgürlüklerini demokrasiyi çöpe atmışlardır. Ben 55 yıllık avukatım. Bunlar döneminde hak-hukuk-adalet çamura batmıştır. Davalar bitmiyor, bitenler yalan-yanlış bitiyor. Çok uzuyor, üstelik çok masraflandı.

 

                             3-)Toplumu inanç, milli birlik ve beraberlik bakımından ikiye bölmüşler ve ayrıştırmışlardır.

                              4-)Kendi yandaş bürokratlarına, 2-3-5 yerlerde görev ve maaş vermişlerdir.

                              5-)Aklı, ehliyet ve liyakatı bir kenara atıp, yandaşlarını zengin etmişlerdir.

                               6-)Partizanlık almış yürümüştür. Türkiye 1950 öncesindeki gibi parti devleti olmuştur. Devletin bütün makamları yandaşlarına peşkeş çekmişlerdir.  

                                7-) Milletimizin inançlarını, yani Allah’ı, kitabı siyasette sermaye olarak kullanmışlardır.

                                8-)Yol, köprü yapmışlardır. Devletin parasını denize atacak değiller ya? Hatta bunların bir kısmını yap-işlet yöntemiyle yaptıklarından gelecek iktidar ve nesilleri borçlandırmışlardır.

 

                             Yarı devletçi ekonomi:  Türkiye cumhuriyeti kuruluş yıllarındaki dünya şartlarını ve kendi milletinin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını nazara alarak, karma ekonomi sistemini seçmiştir. Bu sebepten Türkiye’de bütün büyük fabrika ve işletmeler devlet malı olarak kurulmuştur. Turgut Özal serbest piyasa ekonomisi demiş, ancak siyasi gücü yeterli olmadığından mevcut sistemi değiştirememiştir.

 

                  Ecevit’in son başbakanlığı döneminde Türkiye ağır bir ekonomik kriz yaşamıştır. Bunu aşabilmek için ekonominin başına Kemal Derviş’i bulup getirmişlerdir. Kemal Derviş dünyayı ve ekonomiyi iyi bildiğinden Türkiye’yi, Turgut Özal’ın deyip de başaramadığı, serbest piyasa ekonomisine geçirmiştir.

 

                  Devletçi ekonomi dışarıya mal satmayan, dışardan mal almayan, yabancı sermayeye soğuk bakan ve uzak duran, kendi kendine yeten bir ekonomik modeldir.

 

                  Bu sebepten Türkiye’nin ekonomisi,  dışa kapalı, kendi kendine yeten bir ekonomik sistem idi.  Bu sistem pek başarılı değildir. Koçarlı’da Aykim, Aydında tekstil, Nazilli’de Sümerbank fabrikalarının ve Koçarlı’da Pamuk Tarım Satış Kooperatifinin battığını biliyorsunuz.

 

                 Buna rağmen AKP iktidara gelene kadar Türkiye, dünyanın 20 büyük ekonomisinden birisi olmuştur. Süper devletçi Sovyetler Birliği halkı meğer çok fakirmiş. İnsanları önce Türkiye’ye seks ticaretine, sonra bavul ticaretine geldiler. 25-30 yıl içerisinde serbest piyasa ekonomisi sayesinde zenginleşmiş olmalılar ki, bugün Antalya’ya turist olarak gelmeye başladılar.

 

                  Serbest Piyasa Ekonomisi: Serbest piyasa ekonomisi sanayi ve ticaretin, özel şahıslara ait olduğu bir rejimdir. Dışa açık bir rejimdir. Bu sebepten bol bol borç alır, yabancı sermaye kabul eder. Ürettiği malları dışarıya satar. Ülkenin ihtiyacı olan malları dışarıdan alır. dünya ile rekabet eder, gelişir, güçlenir,  gider. Bugün dünyada gelişmiş ekonomilerin tamamı serbest piyasa ekonomileriyle yönetilen ülkelerdir.

 

                   Yabancı Sermeye Ne işe Yarar?: İlim, teknoloji ve ekonomide gelişmiş ülkelerin iş adamları, geri kalmış ülkelere sermaye ve teknoloji götürürler. Gittikleri ülkenin ucuz iş gücü ile üretim yapıp, servetlerine servet katarlar. Ancak gittikleri ülkeler de çok şeyler kazanır. Gittikleri ülkenin ekonomisini canlandırır ve kalkındırırlar. Gittikleri ülkenin insanlarına iş ve nafaka verir. Onlar da yabancı sermayenin getirdiği teknoloji ile tanışır. Yabancı sermaye çalıştığı ülke devletine vergi ve sigorta pirimi öder. Ürettiği mallar ile ülke insanının ihtiyacını karşılar. Hatta fazla üretimini ihraç ederek, çalıştığı ülkenin dış ticaret dengesine katkıda bulunur.

 

                   Bu sebeplerden dolayı yabancı sermayeye şaşı bakmak, ekonomiyi bilmemek, dünyayı tanımamaktır.  Yani ideolojik veya inanç körlüğüdür. Komünist Çin bile yabancı sermayeye kapılarını açtı ve hızla yükselmeye başladı.

 

                   Özel Sektör ve Devlet Sektörü: Devletin malı deniz, yemeyen domuzmuş. Herkes devlet işletmelerine işçi olarak girmek için torpil peşine düşer. Siyasiler, ehliyet ve liyakatına bakmadan devlet işletmelerine ihtiyaçtan fazla ve torpille adam yerleştirirler. Yönetimdeki kişiler devletin memurudur. Yönettikleri işletme kendilerinin veya babalarının malı değildir. Bu sebepten onlar da işletmenin kar ve zararını düşünmezler. 

 

                     Bazı kamu görevlilerinin mesai saatinde göreve geç geldiklerini, mesai saatlarında özel işlerine gittiklerini, mesai bitiminden önce makamlarını terk ettiklerini bilmiyor musunuz? Böylece siyasilerin ve bürokrasinin yönetici olduğu işletmeler verimli ve karlı olamazlar.

 

                 Özel Sektör Ne yapar?Mal canın yoncasıdır” diye bir laf vardır. Özel sektör işletmeleri bir şahsın malıdır. Bir sanayi işletmesinin sahibi özel hayatında ve hatta rüyasında bile her an işini düşünür. Devletin memur ve müdürü böyle midir?

 

                 Bir fabrika veya ticari işletmenin sahibi, işletmesine fazladan ve liyakatsiz eleman almaz. Her aldığı işçinin sırtından daha çok kazanmaya çalışır. Böylece üretimini ucuza mal eder. İç ve dış piyasada rekabet gücü kazanır. Daha çok kazanarak yeni işletmeler açmak gayretindedir. Böylece serbest piyasa ekonomisinde asli unsur olan iş adamları ülkenin kalkınmasına, istihdamına katkıda bulunur, işsize iş verir.