İnsan Bilir İnsan Kıymetini

İnsanoğlu,  hayvanlar gibi sadece canları olan cisimler değildir. Bir de akılları, konuşma kabiliyetleri, dünya görüşleri, karakterleri, ruhi ve manevi ihtiyaçları vardır.

                İnsanoğlu, aynı dili, inancı, örf ve âdeti benimseyen, aynı tarih ve ataları paylaşan, yani kendinden olan insanlara yakınlıkduyar ve değer verir.

                Yakınlık duymakla kalmaz, aynı zamanda milleti ile onur ve gurur duyar. Milletini bugünlere taşıyan büyük insanlara minnet ve şükran duyar.

                 Milli tarihimizde bizleri bugünlere yaşatan birçok devlet adamları vardır. Ancak bana göre bunların 3 tanesi en başta gelir.

                 Alparslan 1071 de Malazgirt’te Bizans ordusunu yenip, imparator Romen Diyojen’i  esir almasa idi Anadolu’nun kapıları Türk’lere açılır mıydı? Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmeseydi Anadolu’nun ne kıymeti olurdu?

                 Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş savaşını başlatıp, zafer ile sonuçlandırmasaydı, Lozan anlaşmasını yapmasaydı, saltanatı ve hilafeti, şeyhülislamlığı, medrese eğitimini kaldırmasaydı, milli iradeyi hayata geçirip, laiklik ilkesini benimsemeseydi, müspet ilim eğitimini başlatmasaydı, bizler bu günleri yaşayabilir miydik? Belki fizikken insan olarak yaşardık. Ancak milli onur ve gururumuzdan çok zayiat verirdik.

                 Çünkü kurtuluş savaşı zafer ile sonuçlanmamış olsaydı, tüm Ege sahilleri Yunanistan’a geçecekti.  Ege denizi Yunan gölü olacaktı.  Zaten Ege sahillerindeki insanların tamamına yakını Rum asıllı idi.  Nitekim büyüklerimiz İzmir için, “Gavur İzmir” derlerdi. Yunanistan Trakya’yı da  işgal etmişti.

                   Doğu ve Güneydoğu Anadolu Irak ve Suriye ile birlikte İngiliz ve Fransızların sömürgesi olacaktı. İkinci dünya savaşından sonra buraları terk ederlerdi. Ancak onların terkinden sonra buralarda Ermeni ve Kürt yönetimleri kurulurdu.  Kuzey Doğudaki birkaç vilayetimiz Rus işgali altında idi. Onlar Ermenistan’a geçerdi. Doğu Karadeniz bölgesinde Pontus Rum devleti kurulurdu.

                   Diyunu Umumiye ve kapitülasyonlar devam ederdi. Türk milleti saltanat, halifelik, Şeyhülislamlık ve medrese eğitimi ile fakir, cahil, yoksul ve her yönden geri kalmış zavallı bir millet olarak kalırdı.

                  Diğer Müslüman ülkelerin petrol kaynakları var. Devam edecek olan Osmanlı devletinin nesi olacaktı? Bugün yaşadığımız teknolojik imkânlar müspet ilmin ürünüdür. Din eğitimi ile yetinen medrese eğitimi ile bugünkü teknoloji imkânlara kavuşabilir miydik? Medrese eğitimi ile bugünkü refah seviyesine ulaşabilir miydik? Milli irade olmayacağına göre milletimiz, padişahın ümmeti, tebaası, kulu, kölesi olmayacak mıydı?

                    Diğer Müslüman ülkelerden Türkiye’ye milyonlarca sığınmacı geliyor. Neden dersiniz? Sakın Türkiye’nin Atatürk ilkeleri ve devrimleri sayesinde, Avrupa seviyesinde olmasa bile, diğer Müslüman ülkelerden çok daha iyi durumda olduğundan olmasın?

                    Hatta Müslüman ülkelerin vatandaşları hayatlarını tehlikeye atarak Avrupa ülkelerine sığınmaya koşuyorlar. Hristiyan olmak için mi? Yoksa Avrupa ülkelerinde teknoloji, refah seviyesi, insan hak ve özgürlükleri daha iyi olduğu için mi acaba?

                    Bizi koca bir millet ve koca bir devlet ve itibarlı olarak ayakta tutan Atatürk ilkeleridir. Bunlar Anayasanın ilk dört maddesinde değişmez olarak yer almaktadır.

                  Eğer Türkiye, Kurtuluş savaşını zaferle sonuçlandırıp, saltanata ve hilafete son verip, milli iradeye dönmese idi,  müspet ilim eğitimine dönmese idi, laikliği benimsemese idi, Diyunu Umumiyi ve kapitülasyonları kaldırmasa idi ,bugün ne hallerde olurduk acaba?

                      Osmanlı döneminde gerici zihniyet matbaaya “Gavur icadı”  diye karşı çıkmış. Bu sebepten asırlarsa Osmanlıya matbua gelmemiş. Hâlbuki matbaa, okuma yazmanın ve eğitimin temel taşıdır. Arapça l ile elle yazılan harflerle toplum nereye varabilir? Nitekim Osmanlının son döneminde erkeklerde bile okuma yazma oranı yüzde yedi imiş. Bunlar da asker, din adamı ve memur imiş. Halk ise kara cahilmiş.

                        Osmanlı, müspet ilim eğitiminden uzak durmuş, medreselerde din eğitimine önem vermiş. Avrupa, Orta Çağın sonuna doğru gelişen fikir, keşif ve icatlarla, laiklik dönemine geçmiş, sanayi devrimini başlatmıştır. Osmanlı ise medreselerde devam eden din eğitimi ile geri kalmıştır. Sonuçta Avrupalının elinde modern silahlar,  Osmanlı ordusunun elinde çakaralmazlar, Osmanlı ordusu her savaşta yenilerek toprak kaybetmiştir. Tıpkı her taraftan İsrail’e saldıran Arap ülkelerine yenilip, İsrail’le toprak kaybetmesi gibi.

                       İşte Atatürk, kurtuluş savaşını başlatıp zafere ulaştırmasa,  milli iradeyi tesis edip cumhuriyet rejimini kurmasa, laiklik ve müspet ilim devrimleri ile Türk milletinin beynini akla, çağa ve medeniyete yönlendirmese, Osmanlı dönemindeki halimizden kurtulup, bugünkü durumumuza gelebilir miydik? 

                        İnsan bilir insan kıymetini: Bir insan ne kadar insan kıymeti biliyorsa, o kadar insandır. Eğer insan kıymeti bilmiyorsa, onun sadece fizik yapısı insana benzer. Yani insana benzeyen bir mahluktur.

                       Atatürk, bizi yaratan yüce tanrıdan, peygamberimiz Hz. Muhammet’ten, annemiz- babamızdan sonra en çok minnet ve şükran duymamız gereken bir insandır.  

                       Atatürk’ün bu millete verdiklerini görmeyen, bilmeyen, minnet ve şükran duymayan insanlar ya kördür, ya nankördür veya millet ve devlet düşmanı hainlerdir. Eğer onlarda biraz milli duygu ve inanç olsa Atatürk’e şaşı bakmazlar, hatta bazıları gibi düşman olmazlardı.