Dereden-Tepeden

                   İçiniz alıyor mu?: 23 Nisan çocuk bayramında Anıtkabir’e siyasi parti liderlerinden sadece Özgür Özer gidiyor. Peki diğer parti liderleri hangi devletin, hangi milletin, hangi cumhuriyetin, hangi çağın insanlarıdır. Bunlardan TC’ye ve Türk milletine hayır gelir mi? Çünkü kafaları kirli, paslı, küflü ve çağ dışıdır. Atatürk’e, ilkelerine ve devrimlerine şaşı baktıklarını her defasında ispat ediyorlar.

 

                   Bunlar göreve başlarken mecliste Atatürk ilkeleri, laiklik, tarafsızlık üzerine yemin etmediler mi? Acaba ayaklarını mı kaldırdılar? Yoksa ettikleri yeminin farkında mı değiller?  Yoksa ettikleri yemini unuttular mı?

 

                   Gazetenin yazdığına göre bu liderlerden bazıları hatta cumhurbaşkanı bir tarikat liderinin cenaze merasimine katılmış. Demek ki işleri ve mazeretleri çok olduğundan Anıtkabir ziyaretine gidememişler. Yoksa Anıtkabir ziyaretini içlerine mi sindiremediler?  Ama tarikat liderinin cenazesine katılmakla onur ve gurur duymuş olmalılar.

 

                    Sağlığın önemi: Her insanın en değerli varlığı sağlığıdır. Sağlık olmayınca dünya ve hayatın hiç tadı, tuzu yoktur. Hele ölünce her şey sıfır olur.

 

                     İnsan sağlığının üç kaynağı vardır. Bunlardan birisi genler vasıtasıyla soyunuzdan aldığınız bağışıklık sistemidir. “Her insan yedi göbek soyuna çekermiş ya…” Soyunuzdan kime çektiğiniz önemlidir. İkinci sağlık kaynağı sağlıklı beslenmedir. Üçüncüsü ise sağlıklı yaşamaktır.

 

                    Sağlıklı yaşamada en etkili unsurlardan birisi harekettir. “Hareket berekettir” denir ya… Hareket aynı zamanda moral ve sağlık kaynağıdır. “Düşün düşün bilmem ne işin” diye bir söz vardır ya. Hareketsiz kalır ve düşüncelere dalarsanız aklınıza kötü şeyler gelir içiniz kararır. Bir iş, bir hareket yapmaya başladığınızda hayatınız anlam kazanır ve keyfiniz gelir.

 

                       Hanımlar niçin erkeklerden fazla yaşar? Çünkü onların ev işleri, gezmeleri, tozmaları bitmez. Sürekli hareket halindedirler.

 

                      Bir diğer sağlık kaynağı bol su içmektir. Ne kadar su içerseniz o kadar sağlıklı kalır ve uzun yaşarsınız.

 

                       Neden: İnsan vücudunun en küçük parçası hücrelerdir. Hücreler dokuları, dokular organları, organlar da vücut bütünlüğünü meydana getirir.

 

                        Hücrelerden başlayarak bütün vücudumuzu besleyen ve temizleyen kandır. Kan akciğerden oksijeni, bağırsaklardan besinleri alır, hücrelere kadar taşır. Orada yakarak hücreleri, ısıtır. Bize enerji kazandırır. Aynı zamanda hücreleri besler.

 

                         Bu işlemler sonucu hücrelerde toksin dediğimiz atık maddeler oluşur. Onları da idrar ve solunum yoluyla dışarıya atıp, hücreleri temizleyen kandır.

 

                         Kanımızı hücrelere kadar taşıyan damarlarımızdır. Kanı pompalayıp gönderen de kalbimizdir. İnsan vücudunda ekvatoru dolaşacak kadar kılcal damar olduğu söylenir.

 

                        Kanın vücutta daha fazla dolaşması için bir hareket ve bir de fazla su almak gerekir. Ne kadar çok su alır, ne kadar hareket edersek, damarlarımıza o kadar kan gider. Bu sayede beslenme yanında bir de hücreler toksin denen yabancı maddelerden daha iyi temizlenir.

 

                          Hücrelerin, dokuların, organların iyi beslenmesi ve toksinlerden iyi temizlenmesi bunların hastalıklara karşı mukavemetini arttırır. Arızalanmasını önler. Bunun için de sürekli aktif ve hareketli olmalıyız. Birazda fazla su içmeliyiz.

 

                           Sağlığın Yaşamak: Eğer karnınız acıkıyor, ağız tadı ve iştahla yiyor ve karnımızı doyuruyorsak, sağlıklıyız demektir. Eğer çalışma, bir şeyler yapma, işe yarama, kendinize veya çevrenizdekilere faydalı olma heves ve gayretiniz varsa sağlıklısınız demektir. Eğer gözünüz dünya güzelliklerini görüyor, kulağınız güzel sesleri algılayıp haz duyuyorsa sağlıklısınız demektir. Eğer çocuklarınızı, torunlarınızı, eşinizi sevip okşamaktan haz duyuyor ve zevk alıyorsanız sağlıklısınız demektir.  Eğer rahat ve huzur içinde horul horul uyuyorsanız sağlıklısınız demektir.

 

                            Eğer bunların hiç birisinin tadı, tuzu, zevki yoksa sağlığınızı kaybetmişsiniz demektir. O halde sağlık dünya tadının, yaşama hevesinin, zevkinin ve heyecanının temeli demektir.

 

                            Sağlığınız yoksa ağız tadınız yoktur. Hiçbir şeyin önemi, hazzı ve zevki yoktur. O halde her insan için en önemli görev ve amaç kendi sağlığına dikkat etmesidir.

 

                            Sağlığına dikkat etmek hiçbir zaman bencillik değildir. Tam tersine fedakârlıktır. Çünkü sağlığınız varsa çevrenize faydalı, sağlığınız yoksa çevrenize yük olursunuz. 

 

                            Eşinizi, çocuklarınızı ve torunlarınızı seviyor musunuz? Onlarla daha uzun süre beraber olmak için de sağlıklı ve uzun ömürlü olmalısınız.

 

                          Dünyada insan ömrü gittikçe uzuyor.   Süleyman Demirel, Türkiye’de ortalama insan ömrünün 68’e yükseldiğini söylemişti. Bir ara 72 dendi. Yakın bir geçmişte Türkiye’deki ortalama insan ömrünün 78 olduğu söylendi. İleri ülkelerde ise ortalama ömür daha yüksektir. Yani Allah gayrimüslimleri daha mı çok seviyor ve ömür veriyormuş.

 

                           Peki, Allah insanları gittikçe daha çok sevdiği için mi ömürlerini uzatıyor? Yani inançlarına göre bir insan ana rahmine düştüğünde Allah onun kaderini çizermiş. Allah kâinatı,  bu arada dünyayı, doğayı, canlıları ve bizleri yaratmış. Bir de analarımızın rahminde bizimle mi uğraşacak? Bazı elde olmayan kötü tesadüfler dışında, herkes kendi kaderini kendisi yaratır. Bunlardan birisi de insanın kendi sağlığı ve ömrüdür.

 

                            Eğer sağlığınız önemli ise:  Hazır yiyeceklerden uzak durunuz. Çünkü onların içinde damak zevki veren ve bozulmayı önleyen katkı maddeleri vardır.

 

                             Kızartma ve kavurma tatlı olur. Keza katı yağla yapılan yemekler de tatlıdır. Bu sebepten lokantalar müşterileri memnun edebilmek için katı yağ kullanırlar. Zeytinyağını da kavurma ve kızartmalarda yakarlar. Ancak katı yağ ve yanık yağlar kalp ve damar düşmanıdır.  Bu sebepten lokanta yemeklerinden de uzak durun.

 

                                Geçende bir mağaza tezgâhındaki bayan bana tenzilatlı sucuk teklif etti. Ben de ona “Ben deli miyim, paramla kendime zarar verecek, onu sen ye” diye cevap verdim.

 

                                 Gençlik yıllarımızda fırının altına ekmekleri dize, ızgaranın üstüne de sucuk dizer pişirirdik. Üstteki et yiyeceklerinin yağları ekmeklerin üzerine damlardı. Çocuklarım yağlı diye yemezlerdi. Ben hepsini toplar bir güzel götürürdüm. Kalp rahatsızlığımdan sonra bu yanlışı yapar mıyım? Evden kumanya getirmek varken işin kolayına damak zevkine yönelip, lokanta yemeği yer miyim?

 

                              Bu arada takviye yiyecekleri de ihmal etmemelisiniz. Ben hiç ihmal etmem.

 

                              Ufak tefek rahatsızlıklardan doktora gitmek, ilaç almak yanlıştır. Bazı rahatsızlıklarımızı kendi aklımız, irademiz ve sabrımız ile geçiştirebiliriz. Ancak bozulan sağlığımız, gözümüzü korkutmuş ise doktora gitmeli, tavsiye ettiği ilaçları dikkatle kullanmalıyız. Büyüklere saygı gerekir. Büyüklük sadece yaşla olmaz. Çünkü akıl yaşta değil, baştadır.  Sağlık konusunda da büyüğümüz doktorlardır.

 

                                Akıllı insan imamın kayığına binip, tahtalıköyde inip, kara toprağa karışmamak için sağlıklı beslenme ve yaşamaya özen gösterir.  Çünkü öbür dünyaya giden bir daha geri gelmeyecekmiş. Bu dünya geçici, öbür dünya sonsuzmuş.  hayatın kıymetini bilmek lazım.