Dış Politikada Büyük Yanlışlar

Siyaset Niçin yapılır?: Bazı insanlar için siyaset ruhi tatmin aracıdır. Onlar makam-mevki sahibi olup, adam yerine geçmek, cep doldurmak için siyasete girerler. Onlar için, doğru-yanlış, faydalı-zararlı, güzel-çirkin, devlet-millet çıkarı önemli değildir.

 

                           Bazıları da milletini, ülkesini ve devletini sevdiği için siyasete girer. Kendi fikirlerini, bilgilerini, inançlarını, duygularını doğru gördüğü için, bunları toplumuna aktarıp katkıda bulunmak ve devletine-milletine hizmet etmek için siyasete girer.

 

                          Ben bir süre aktif parti siyaseti yaptım. Kendime hiçbir menfaat sağlamadım. Anavatan iktidarı döneminde Koçarlı’daki avukatların defterlerini vergi memurları incelemeye aldılar. Bir avukat arkadaşım bana “Sizin partiniz iktidar değil mi? Siyasi ağırlığını koysana” dedi. Ben öyle bir insan değilim. Bir yıl önce elde ettiğim bazı gelirleri iş yerimi İzmir’e taşıyacağımdan “Beni burada kim arar, kim sorar?” düşüncesiyle deftere yazmamıştım. Ancak İzmir’e uyamayıp Koçarlı’ya geriye dönmüştüm.

 

                         Yazmadığım gelirlerin listesini yaparak vergi kontrol memuruna verdim. Memur bana “Bugüne kadar senin gibi vergi mükellefi görmedim” dedi. Ben de “Siz kamu görevlisisiniz. Yasal görevinizi yapıyorsunuz” diye cevap vermiştim. Bu davranışım sebebiyle ucuz bir vergi cezası ile kurtuldum.

 

                          Siz hiçitiş-kakış, kavga-dövüş insanlarının hayatta başarılı olduğunu gördünüz mü?Adam eften-püften sebeplerden dolayı cingara çıkarıyor, kavga-dövüş yapıyor. Haberlerde duyduğumuza göre trafikte yol verme, park etme yüzünden dövüşenler, hatta cinayet işleyenler bile var. “Buyur arkadaş, yol senin” deyiversen kıyamet mi kopar? Tahtından mı düşersin.

 

                          İtiş-kakış, kavga-dövüş, hele insan öldürmek, insan olmak şöyle dursun, hayvan bile olamayan mahlûkların işidir. Akıllı, akılcı, medeni, çağdaş, insan sevgisi ve saygısı taşıyan insan, empati yapmasını,  uzlaşmasını ve paylaşmasını bilir. Hoşgörülü olur. Çevresindeki insanlara dilinden, elinden, cebinden bir şeyler vererek, faydalı olmaya çalışır. 

 

                           Çünkü bu dünyası ve öbür dünyası güzel olsun ister. Sağlığında gıyabında, ölünce arkasından, iyiliğinden bahsedilsin, hayır-dua okunsun ister. Çünkü iyinin gıyabında iyiliklerinden, kötünün gıyabında kötülüklerinden bahsedilir.Onun iyi niyeti ve çevresinde bıraktığı iyi intiba onu büyütür ve yüceltir.Çünkü çevresine huzur ve güven verip, kendisine itibar sağlar. Kötü insanı da kendi kötülükleri zarara sokar, hatta çamura, lağım pisliğine batırır. Cezaevlerini dolduranlar, öbür dünyada cehennemi boylayanlar bunlardır.

 

                            Devletleri ve milletleri de insanlar oluşturur ve yönetir: Eğer bir devletin başında akılsız, tecrübesiz, sorumluluk duygusu eksik veya kötü ruhlu bir insan varsa, o, milletini ve devletini az veya çok bataklığa doğru sürükler.

 

Çünkü tüm devletleri de milletler oluşturur. Başında da insanlar vardır. İnsan bilir insan kıymetini. Eğer bir devlet adamı uzlaşmacı, barışçı, empati yapmasını bilen, istikrarlı, siyaset bilen birisi ise, diğer devletlerin yöneticileri tarafından güvenilir, sevgi,  saygı ve itibar görür. Bunun da sonucu, diğer devletlerle iş birliği, ticaret ve dayanışmadır.

 

 

                             Eğer bir devlet adamı devletinin ve milletinin çıkarlarını düşünmeyip, duygusal hareketler yapıyorsa, günübirlik çıkarlarına göre hareket ediyorsa, dış politikayı iç politikaya alet ediyorsa, o kişi devlet adamı niteliğinden yoksundur.

 

                             Hitler’de insana benzeyen bir yaratıktı. Bütün dünyayı egemenliği altına almaya kalktı. Sonuç, hem kendinin, hem Alman milletinin, hatta bütün dünyanın felaketine sebep oldu.

 

                           Saddam, anlaşmasını, uylaşmasını bilseydi, milyonlarca insan savaşta ve terörde ölmez, Irak bu duruma gelmez, zengin ve huzurlu bir ülke olurdu.

Kaddafi kendini dev aynasında görmeseydi, Libya halkı iç savaşa sürüklenmez, bölünmez, sefalet yaşamazdı.

 

                           Putin Ukrayna’ya saldırdı da iyi mi etti? Milyonlarca insan yurtlarından ve yuvasından oldu. Binlerce insan öldü.

 

                          Keza eski padişahlar, krallar, imparatorlar uzlaşmak ve anlaşmak varken niçin savaş çıkarıyorlardı?

 

                           AKP iktidarının dış politika hataları: AKP iktidarı için Türkiye cumhuriyeti devletinin ve Türk halkının çıkarları ve menfaatleri önemli değilmiş. Önemli olan onların dinci dünya görüşleri imiş. Bu sebepten Mısır’da  dinciMursi darbe ile devrildi diye  Mısır’la siyasi ilişkileri kestik.

 Sanki Filistin Araplarına kol-kanat gerecek bir Arap devleti kalmamış gibi, İsrail ile siyasi ilişkileri kestik.

 

                        ABD’nin, Irak’a müdahalesine karşı gelmedik. Hatta çanak tuttuk. Keza ABD’nin büyük Orta doğu projesine eş başkan olmakla öğündük.

 

                        ABD ile F-35 uçaklarını birlikte yapıyorken, hatta bir buçuk milyar TL. para ödemişken, sırf ABD, Türkiye’ye hava savunma sistemi vermedi diye, Rusya’dan Es-400 hava savunma füzelerini aldık.  Depoda duruyor. Şimdi de Türkiye F-35’den vazgeçti. Amerika’nın F-16 uçaklarının peşinde.

 

                         İktidarın en kötü dış politikası Suriye politikasıdır. Suriye bizim en uzun sınır komşumuzdur. Aynı zamanda Müslüman kardeşimizdir. Bizim köylerde “Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Ev alma, komşu al. Komşuda pişer, bize de düşer” gibi laflar vardır.

 

Eğer her gün yüz yüze geleceğin komşun iyiyse evinde huzur içeresinde oturursunuz.

 

                         Her devlet gibi, Türkiye’nin de bekası toprak ve millet bütünlüğüdür. Bilindiği gibi Türkiye’yi bölmeye çalışan bir PKK terör belası vardır. Şu anda PKK’yı açıktan destekleyen bir ülke yoktur. Eğer Irak gibi, diğer komşularımız Suriye ve İran da bölünürse, bölünme sırası Türkiye’ye gelir. Bu sebepten devletimizi yönetenlerin, komşu devletlerin, millet ve toprak bütünlüğüne destek olması gerekir. Bunun da yolu, O devletlerin başındaki iktidarlarla iyi geçinmek, onlara yardım ve destek sağlamaktır.

 

                         AKP iktidarı bir zamanlar “Tüm komşularımızla sıfır itilaf” dedi.Suriye sınırımızdaki mayınları temizledik. Suriye devlet başkanı Esad’ı “Kardeş” ilan ettik. Ailevi temaslar kurduk. Ancak Suriye’de bir kısım dinciler Esad’a karşı isyan edince, Türkiye’nin Esad’ın yanında yer alması gerekirken, dinci teröristlerin yanında yer aldı. Yani AKP iktidarına göre TC’nin ve Türk milletinin huzuru, çıkarı, bekası önemli değilmiş. İktidarın kendi dini dünya görüşü önemli imiş.

 

Sonuç ne oldu? Suriye bölündü. Bir kısmında Rusya destekli Esad, bir kısmında da ABD destekli  PKK yandaşı PYD, bir kısmında dinci teröristler, bir kısmında da Türkiye egemen oldu.  Yani Suriye parçalandı gitti.

 

                        Suriye’den, Türkiye’ye milyonlarca göçmen geldi. Bunların içerisinde teröristlerde olmalı ki, Türkiye’de terör yaptılar. 

Devletimiz Türk vatandaşlarına ve ülkenin kalkınmasına harcayacağı milyonlarca doları bunlara harcadı.

 

Türkiye’deki bazı vilayetlerde demografik yapı değişti.

 

                        Üstelik bir de, Suriye’ye yapılan askeri müdahaleler sebebiyle birçok fakir-fukara vatan evladı şehit ve gazi oldu.

                        Türkiye, Suriye’de  kontrol altına aldığı bölgelerin imar-ihyası ve bu bölgelerde yaşayan insanların ihtiyaçları için büyük harcamalar yaptı. Son zamanlarda Türkiye’nin Esad yönetimi ile temas kurduğu söylenince, kontrolümüz altındaki bölgelerde yaşayan Suriyeliler,  Türkiye aleyhine gösteri yapmaya başladılar. Bayrağımızı yırtmışlar. Askerlerimizi taşlamışlar.

 

                       Akıllı, tecrübeli, devletine ve milletine karşı sorumluluk duygusu gelişmiş, devletinin ve milletinin bekasını, kendi inanç, çıkar ve duygularından önde tutan bir iktidar bu kadar büyük hatalar yapar mı?

 

 

                       Suriye politikasındaki hata, Feto politikasındaki hata kadar büyüktür. Türkiye’nin milli istihbarat teşkilatı ve milli güvenlik kurulu yok mu? İktidarı uyarmıyorlar mı? Onlar da mı bilgisiz, tecrübesiz ve sorumsuzdur? Yoksa iktidar devletin kurumlarında yapılan müzakereleri, alınan kararları, oradan aldığı uyarıları nazara almayıp,  kendi inançları ve çıkarları doğrultusunda bildiğini mi okuyor?

 

                    Yukarıdaki gibi sorular hep aklıma takılıyor. Lütfen bu sorulara biraz da siz düşünüp cevap verin.