Genç Evlilere Öğütler

                   Bilmek başka, söylemek başka, yapmak başkadır. Bu sebepten “Hocanın dediğini yap, arkasından gitme. Çünkü ele verir talkını, kendi yutar salkımı” demişler.  Siz sadece bilici olmayın. Aynı zamanda aklın uygun gördüğü ve emrettiği iş ve hareketleri yapın.  Benim bu dediklerimi de kafanızın bir kenarına yazın ve hayatınıza katın. Kazançlı çıkarsanız.  Mesela sigaranın zararını, yürüyüşün faydasını doktorlar kadar kim bilebilir? O zaman niye yürümezler, niye sigara içerler?

                 Örnek olarak: Atatürk akıllı bir insandır. O aklıyla devletine ve milletine he şeyi vermiş, ama kendi sağılığını koruyamayarak 57 yaşında göçüp gitmiş. Geçen de televizyon bir tıp profesörünün 71 yaşında öldüğünü söyledi. Sağlıklı beslense, sağlıklı yaşasa o yaşta gider miydi?

                   Bitkiler birbirlerinden uzaklaşmak isterler.  Hayvanlar ve özellikle kuşlar süreler halinde yaşarlar. İnsanlara da köyler yetmez, şehirlere göçerler. Hatta büyük şehirlere yığılırlar. Çünkü dünyada insan olmasa, bütün dünya sizin olsa neye yarar? İnsanların içinde de en değerli yakınınız insanın eşi ve çocuklarıdır.

                    “İnsan bilir, insan kıymetini” diye bir söz vardır. Eşiniz sizinle tüm imkânlarını ve zamanlarını paylaşıyor. Onunla evinizi, yatağınızı, çocuklarınızı ve en tatlı zevkleri paylaşıyorsunuz. Onun kıymetini bilmeyip, kimin kıymetini bileceksiniz.

                  İnsanlar arasındaki ilişkiler al-ver ilişkileridir. Maddi alır, maddi veya manevi verirsiniz. Manevi verirsiniz, maddi veya manevi alırsınız. Kişiler arasına alış-veriş dengesi bozulunca önce duygular, sonra ilişkiler bozulur.

                 Al-ver ilişkilerinin en yoğun olduğu yer ailedir. Ailede de eşiniz ve çocuklarınızla ilişkilerinizdir. Her insanın en değerli serveti önce sağlığı, sonra huzurudur. Bu huzurun kaynağı da eşi, çocukları ve torunlarıdır.  Akşam kapıyı kapattığınızda her şey ve herkes dışarıda kalır, siz eşinizle baş başa kalırsınız.

                   İnsan hayatını etkileyen en önemli olay evliliktir. Ancak evliliğin hiçbir eğitimi yoktur. Ne demişler “İyi huylu bir eşin varsa ne işin var düğün evinde, gir oyna çık oyna. Kötü huylu ve anlaşamadığın bir eşin varsa ne işin var cenaze evinde gir ağla, çık ağla” demişler.  Bu sebepten huzurlu ve mutlu bir aile düzeni kurmak insanların en önemli görev ve başarılarından biridir.

                    Evliliğin ilk yıllarında fiziki güzellik önemlidir. Evlilik ilerledikçe huy güzelliği öne geçer. Bu sebepten bizim köyde “Kendi güzelden doyulmuş, huyu güzelden doyulmamış” denirdi. Gene kocaları için “Kendi güzel olacağına, ekmeği güzel olsun” denirdi. Çünkü ailenin geçim ve istikbal sorumluluğu kocaya aittir.

                     İyi huy nedir?: Fedakarlıktır, maddi ve manevi vericiliktir. Sabırdır, gayrettir, güler yüz ve tatlı dildir. Bunların da kaynağı aklınız ve iradenizdir. O halde, aklınızı ve iradenizi kullanarak, eşinizi memnun etmeye çalışmalısınız.

                     Sonra eşinizin eksik ve kusurunu bulup, eleştirip durmamalısınız. Onu kendi kafanıza göre yontup, şekillendirmeye kalkmamalısınız. Onu olduğu gibi kabullenmelisiniz.

                     Eşinizi aptal yerine koyup, bir dediğinizi tekrar tekrar söylememelisiniz. Onun beceremediklerini siz yapıverin, ediverin, eksik, kusurunu gideriverin. Elinizde mi kalır? Böylece eşiniz de sizden bir şeyler öğrenmiş olur.

                     Siz koca iseniz, çalışıp, kazanıp, sımsıkı tutup, evin, eşinizin, çocuklarınızın ihtiyaçlarını karşılamalısınız. Hatta tasarruf edip, geleceğe yatırım yapmalısınız. Sonra dışarıdaki stresinizi eve gelince, ev halkına boşaltıp sözlü veya fiziki şiddet kullanmamalısınız. Eğer eşiniz çalışıyorsa ev işlerini paylaşmalısınız.

                     Eğer siz kadınsanız, “Yuvayı dişi kuş yapar demişler. Evin düzeni, temizliği, çocukların bakımı birinci derecede sizin görevinizdir. Sonra eşiniz geldiğinde “Hoş geldin” deyip halini-hatırını sormalısınız.

                     İnsan niçin evlenir? Karşı cins ile hayatını birleştirip,  paylaşıp, yardımlaşıp, rahat, huzurlu, zevkli ve mutlu bir evlilik yaşamak için evlenmez mi? Boyunu-posunu, rengini-şeklini beğendiniz. Geriye anlaşmak ve uzlaşmak kaldı. Eğer huzur ve mutluluk için evlenmişseniz size tüyolar vereyim.

                      En önemli tüyolardan biri. Eşinizin kızdığı söz ve hareketleri tekrarlamayın. Onun hoşlandığı söz ve hareketlere devam edin. Siz eşinizin hangi söz ve hareketinize kızdığını veya hoşlandığını görmeyecek kadar geri zekâlı mısınız? Yoksa siz rekabet, itiş-kakış, kavga-dövüş için mi evlendiniz? Yarışacaksanız fedakarlıkta, iyilikte, insanlıkta yarışın. Çalışkan, tutumlu, güler yüzlü ve tatlı dilli olun.

                      Eşinizin kızdığını gördüğünüz anda susmasını bilin. “Hep ben haklıyım”  inadını sürdürmeyin. Empati yapmasını bilin. İsterseniz şaka ve espri yaparak, isterseniz tatlı dil ve güler yüz göstererek, alttan alıp,  onu yatıştırmasını bilin. Bakın kadın cinayetlerinin bir kısmı, taraflar susmasını bilmediği için işlenir. Taraflardan birisi cinnet getirir, onun cinnet getirmesini sebep olan karşı taraftır.

                       Bir tüyo daha vereyim: Saygı dinlemek ve anlamakla başlar. Eşinizi dinlemesini bilin, sözünü kesmeyin. Alakasız cevaplar vermeyin. Onu önce anlayın, sonra kibarca uygun bir cevap verin ve kendi fikrinizi söyleyin.

                       Bir tüyo daha vereyim: Evliliğin ilk yıllarından itibaren “Canım, gülüm, balım, şekerim, aşkım”  gibi güzel hitaplara ağzınızı alıştırın. Bunları evliliğin ilk günlerinden itibaren kullanmaya başlamamış iseniz, ileriki yıllarda içinizden gelmez, diliniz de dönmez.

                       İçinizden gelmese bile eşinize güzel sözler söyleyip, tatlı dil gösterin. Artistler tiyatro ve filmlerde rollerini içlerinden geldiği için mi yapıyorlar. Meslek ve kazanç için mi yapıyorlar? Siz de güzel söz ve tatlı dil göstererek rol yapıverseniz zarar mı edersiniz? Siz de hiç akıl, irade, sabır, artistik kabiliyeti yok mu?

                      Bir tüyo daha vereyim: Eşinizin ailesi ve akrabaları ile kendi aileniz ve akrabalarınıza eşit davranın. Yani onları ayırmayın. Eşiniz ile aranızdaki sorunları kendi ailenize anlatmayın. Kendi aranızda çözmeye çalışın. Eğer çözememiş iseniz çözümü zamana bırakın.

                       NOT: Bu yazımı en son evlenen gazeteci Şener Kardeşim ve eşine ithaf ediyorum.