Kılıçdaroğlu –Erdoğan

Benim siyasi tercihimin kaynağı nedir?: TC devleti benim babamın malı, başına geçecek olan da babamın oğlu değil. Bu devlet 85 milyonun müşterek malıdır. Başına geçecek olanı da o 85 milyon seçecektir ve cumhurbaşkanı olacaktır.

 

                  Seçilecek cumhurbaşkanı adayının inancı, ibadeti, dini, mezhebi, etnik kökeni beni hiç ilgilendirmez. Ben onun aklına, niyet ve zihniyetine, tecrübesine, ehliyet ve liyakatına bakarak oy veririm. Beni onun sadecemilletime ve devletime yapacağı hizmetler ilgilendirir.

 

                  Niyet ve zihniyetimin çağa uygun olması gerekir. Çağın gerekleri nelerdir? Akla, müspet ilme, teknolojiye, ekonomiye yönelmektir. Ehliyet, liyakat, hak-hukuk-adalete değer vermektir.  Laikliktir. Her vatandaşı eşit haklara sahip kabul edip, kişi özgürlüğüne saygı göstermektir.

 

                    Özgürlük nedir? Devletin, vatandaşlarının inancına, ibadetine, kılık-kıyafetine karışmaması, herkesi eşit görüp, eşit hizmet etmesidir. Vatandaşın, her konuda inanç, söz ve düşünce hakkını serbestçe kullanabilmesidir. Özel hayatın gizliliğidir. Çok partili seçimdir. İnsan hak ve özgürlüklerinin tek sınırı sadece başkalarının hak ve özgürlükleridir.

 

Akıllı insan:Bunun için benim oy vereceğim adayın  akıllı olması gerekir. Bir insanın aklı önce öğrencilik yıllarındaki başarısından belli olur. Arkadaşlarının önüne geçer. Sınıf birincisi olur, takdir alır, iftar listesine girer. Sonra meslek hayatındaki başarısından belli olur. Süratle yükselir, genel müdür, şirket yöneticisi, kurum başkanı, ilim adamı olur.

 

Akıllı devlet adamı örnekleri: Yakın tarihimizde akıllı devlet adamlarının örnekleri sırayla, Atatürk, İsmet Paşa, Celal Bayar, Süleyman Demirel, Turgut Özal’dır. Kılıçdaroğlu, Meral Hanım, Babacan,. Mehmet Şimşek, Aziz Sancar ve daha yüzbinlerce akıllı, bilim, iş ve devlet adamı vardır. Onlar olmasaydı bizler bugün yaşadığımız imkânları ve hayat şartlarını yaşayabilir miydik? 

 

                       Akıllı ilim ve teknoloji adamları olmasaydı bugün hayatımız bu kadar güzel, bu kadar renkli, bu kadar kolay olur muydu? Sağlığımız bu kadar iyi, ömrümüz bu kadar uzun olur muydu?

 

                         Akıllı insan sadece ilim, ekonomi, sanayi ve ticarette lazım değildir. En başta siyasette, devlet yönetiminde lazımdır. Çünkü devlet yönetimindeki kalite, bütün diğer alanlardaki gelişme ve yükselmenin alt yapısı ve temelidir.

 

Gelelim Kılıçdaroğlu’na : Evet, boyu-posu, endamı, hitabet kabiliyeti, ses tonu, vücut dili, karizması, Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü ve etkili değil. Ancak, benim atalarım

İştir kişinin aynası, lafa bakılmaz” “Laf la peynir gemisi yürümez. Laf karın doyurmaz” demişler. Ben de atalarımın sözüne inanıyor ve tutuyorum.

 

                       Bir örnek vereyim. Türkiye ekonomik krize yuvarlandı. Kemal Derviş,  Türkiye ekonomisinin başına getirildi. Serbest piyasa ekonomisinin bütün yasa, kural ve kurumlarını düzenledi, yerleştirdi. Ülke ekonomisini düze çıkardı. Ancak hitabet kabiliyeti yoktu. Kem-küm eder dururdu. Akıllı adam o haliyle siyasete girer mi?

 

Çünkü siyasette en etkili yetenek hitabet kabiliyeti, atıp-tutmak, asıp-kesmek, cart-curt edip kitleleri coşturmak ve kendisini kabul ettirmektir. Yani boy-pos, endam, vücut dilidir. Kemal Derviş bunları bilmeyecek kadar aptal mı? Niye siyasete girsin?

 

Kılıçdaroğlu sınıf birincisi imiş. Hesap uzmanlığı imtihanını kazanmış. En sonda SSK genel müdürü olmuş. Tıpkı Atatürk, İsmet Paşa, Celal Bayar, Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi devlet tecrübesine sahip bir kişi.  

 

Erdoğan, Kılıçdaroğlu içinSen bu devlet işlerinden anlamazsın” diye buyurmuş. Peki Turgut Özal, kılıçdaroğlu için ne demiş, ne yapmış? Turgut Özal Kılıçdaroğlunu gelirler genel müdürlüğüne daire başkanı olarak atamış. “Kemal devletin, gelirini. Giderini ve bütçe denkliğini bilen en iyi bürokrattır” demiştir. Özal, her bütçe hazırlığında, sabahlara kadar Kılıçdaroğlu ile çalışırmış. Sonra çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığında müsteşar yardımcısı  yapmış. Keza Bağ-Kur genel müdürlüğüne atanmış.

 

Gelelim Demirel’e:  Süleyman Demirel de, Kılıçdaroğlunu SSK Genel Müdürlüğüne atamış. Keza 1194 yılında bir ekonomi dergisi tarafından yılın bürokratı seçilmiş. Kılıçdaroğluna oy vermeyenler için TurgutÖzal  ve Süleyman Demirel  insan değerini bilmiyor veya devletini ve milletini sevmiyor muydu acaba?  Acaba Erdoğan’a oy verenler, devletini ve milletini daha mı çok seviyorlar? Acaba Erdoğan, Turgut Özal ve Demirel’den daha mı akıllıdır?

 

“Sen ne anlarsın dinden-imandan”?: Bu söz Erdoğan’ın, Kılıçdaroğluna yönelik sözüdür. Turgut Özal. Konya’ya gidince Akşehir ilçesindeki “Seyit Mehmet Hayrani türbesini ” ziyarete gidiyor. Kılıçdaroğlunun da Seyit Mehmet Hayrani soyundan geldiğini söylüyor. Yani Turgut Özal’ın söylediğine göre Kılıçdaroğlu  Hz. Ali soyundan geliyormuş

 

Bana ne bundan? Kılıçdaroğ hiç bunu söyledi mi? Eğer söylerse inanç ticareti yapan bir üç kağıtçı durumuna düşer.

 

Önümüzdeki seçimlerde iki büyük siyasi kanat var. Bunlardan birisi cumhuriyete, Atatürk’e ve devrimlerine soğuk bakan cumhur ittifakıdır. Şimdi içlerine daha da gerici yandaşlar aldılar. Bu ittifak içine dinci ve ırkçı teröristlerde katıldı.  Sizce Hüda-Par dinci ve ırkçı Hizbullah terör öğürtünün siyasi ayağı ve devamı değil midir? Menzil tarikatı nedir? Erbakan’ın oğlunun Yeniden Refah Partisi kadın haklarına karşı değil midir?

 

O zaman cumhur ittifakı Atatürk’e ve devrimlerine soğuk, akla ve çağa ters bakan, ya dinci, ya cahil, ya kör,ya nankör bir ittifak değil midir?

 

Çünkü Bugün dünyada Güçlü ve itibarlı bir Türkiye varsa Atatürk’ün vizyonu sayesindedir.  Kurtuluş savaşını başlatmak da, başarıya ulaştırmak da, Milli iradeyi tesis edip, devrimleri yapmak da Atatürk’ün mucizesidir. Atatürk ve onun icraat ve başarıları olmasa idi, bugün TC yoktu. Onun yerine Türkiye topraklarının yarısı üzerinde, padişahlık, halifelik, cahil,yoksul, küçücük bir devlet ve millet olarak yaşıyor olacaktık.

 

Ege kıyıları ve tarakyaYunanistan’ın olacaktı. Nitekim Trakya’yı ve Ege kıyılarını işgal etmişlerdi. Doğuda bir Ermeni, güney doğada bir Kürt devleti kurulacaktı. Hataydiye bir ilimiz olmayacaktı. Cumhuriyet döneminde ”En hakiki mürşit ilimdir” vecizesi ile başlatılan müspet ilim ve teknoloji sayesinde hayatımız bu kadar kolaylaşmayacak, renklenmeyecek, zevklenmeyecek, ömrümüz uzamayacaktı.

 

                              Elbette sadece Atatürk değil. Silah ve devlet adamı arkadaşları, gazi ve şehitlerde Atatürk’e yardım ve destekleri ile bu mucizeye katılmışlardır.

 

Bir de Atatürk devrim ve ilkelerine sımsıkı sarılan millet ittifakı var:   İçinde bazıları sağcı olmuş, solcu olmuş, dindar olmuş ve beynamaz olmuş hiç önemli değil.Çünkü kimsenin inancı, özel hayatı kimseyi ilgilendirmez.

 

                              Yeter ki Atatürk’e sıcak baksın, haktan-hukuktan-adaletten, insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden yana olsun. Yeter ki dinci ve tarikatçı ve terörist olmasın.        

 

Birde HDP ve onunla işbirliği yapan sol kesim var.   Bir de partisinden kopup, fırlayıp gidenler vardır. Ben onlarda siyasi vizyon görmüyorum. Birisi CHP genel başkanlık, mücadelesini kazanamayınca partiden kopup, Memleket Partisini kuran Muharrem İnce’dir. Birisi Doğu Perinçek’tir. Birisi HDP’yi kuran Mustafa Sarıgül’dür.

 

                              Biliyor musunuz, bir önceki dönemde Aydın-Efeler belediye başkanı vardı. Önce CHP milletvekili, sonra Efeler belediye başkanı olmuştu. Topuklu Efe ile iyi geçinemediği için olsa gerek, tekrardan belediye başkanlığına aday gösterilmedi. Efeler belediyesine tekrar aday gösterilmeyince, CHP’den kopup, Demokrat partiden başkan adayı oldu.

 

                               Sen kimsin be arkadaş, kendini allamei cihan, bulunmaz bursa kumaşı mı sanıyorsun? Senin oy ve destek kaynağın CHP’dir. O parti ve seçmenin sayesinde milletvekili veya belediye başkanı oldun. Ölçüyü ve saygıyı elden bırakmamak, partiye zarar vermemek kaydıyla, parti içinde mücadeleni sürdürürsün. Eğer hak edersen ve layıksan bir gün gelir, önün açılır, aday olma ve kazanma sırası sana gelir. Partide birlik ve beraberliği bozmak, partinin tabanını bölmek nankörlüktür. Partiye ihanettir.

 

Bunların amacı nedir? Kendi partilerinden tırlayıp-fırlayıp gidenlere oy verenler, farkında olmadan millet ittifakını bölmek suretiyle cumhur ittifakına destek veren ve yardım eden geri zekâlılardır. O halde Cumhur ittifakı aleyhindeki sözleri samimi değil ve rol mü yapıyorlar?  Yoksa kişisel çıkarlarını, oy verdikleri partiden, hatta memleket çıkarlarından daha mı üstte ve önde görüyorlar?