Nasıl Benim Cumhurbaşkanım Olursunuz?

Benim, seçim ile devletin başına gelen cumhurbaşkanı ile hiçbir kişisel problemim olamaz. Seçimi kim kazanırsa kazansın, milletimizin takdiridir.  Allah ona bol nasip, sağlık ve uzun ömür versin. Beni sadece cumhurbaşkanının niyet ve zihniyetini ve bunların yansıması olan icraatları ilgilendirir.

 

                  85 milyonun Cumhurbaşkanı: Oy vermesek de seçimi kazanan şahıs 85 milyonun cumhurbaşkanıdır. O kişinin de 85 milyonun cumhurbaşkanı olması, amaç edinmesi ve başarması  gerekir. Bu çok zor bir şey değildir. Hele seçime kazanan cumhurbaşkanı, bir daha aday ve cumhurbaşkanı olamayacağına göre, önümüzdeki 5 yıllık dönemde ülkemi çok iyi yönetmesi gerekir.

 

                 Her şeyden önce cumhurbaşkanı anayasa üzerine yemin ederek göreve başlar. O yemin metninde, laiklik ve tarafsızlık ilkeleri vardır. Cumhurbaşkanının bu yaptığı yemini hiçbir zaman unutmaması gerekir. Parti cumhurbaşkanı değil, millet ve devlet cumhurbaşkanı olmalıdır.

 

                Muhalefete hakaret etmekten, iftira atmaktan kaçınması gerekir. Her fani gibi o da bir gün ölecektir.80 milyon milletinin tamamını kendisini unutmamasını Atatürk, İsmet Paşa, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal’ı andığı gibi sevgi ve saygı ile anmasını istiyorsa partili cumhurbaşkanı olmayı bırakıp, tarafsız cumhurbaşkanı olması gerekir.

 

                Komşu devletlerle ilişkiler: Çağımız barış ve huzur çağıdır. “Bir gece ansızın gelebiliriz ”tehdidi çağımıza ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına yakışmaz. O tehdide muhatap olan komşu devletin Maraş depreminde yardıma geldiğini gördük.

 

                    Hepimiz Müslümanız. Ancak siyaset ve devlet yönetiminde inançları araç olarak kullanmak haksız rekabettir. Siyaset ve devlet yönetimi din-imanla değil, müspet ilim ve akıl ile yönetilir. Ekonomi “Nas” suresi ile değil, ekonomi ilmi ile yönetilir.

 

                    Herkes Özgürdür: Herkes inancında, ibadetinde, kıyafetinde, özel hayatında özgürdür. Ancak tarikat, cemaat, tekke ve zaviyeler siyasetten, devlet kadrolarından uzak tutulmalıdır. Akılcı, çağdaş ve laik devletin cumhurbaşkanı bunları desteklemez.

 

                    Eğer ülkemiz siyaset adamları Allah’ı, kitabı, dini-imanı ve inançları, siyasette kullanma yarışına girerse bu haksız rekabettir. Bu haksız rekabet sonunda bu güzel ülkemiz diğer Müslüman ülkelerin seviyesine düşer. Onlar gibi cahil, gerici, yoksul olup çıkar. Onları ayakta tutan petrol ve doğalgaz zenginlikleridir. Bizde o da yok.

 

                     Ne var? Akıl, müspet ilim, demokrasi ve insan hakları var. Atatürk boşuna “En hakiki mürşit ilimdir” dememiştir.

 

                     Millete Hesap: Benim cumhurbaşkanım kendisini parti siyasetinden uzaklaştırarak, tamamen devlet ve millet çıkarlarına odaklanması gerekir. Bu sebepten hiç kimse ile dalaşmamalıdır. Muhalefete cevap vermemelidir. Cevap vermek zorunda kalsa bile kibar ve saygılı bir şekilde vermelidir.  

 

                      Kendisine hakaret edilirse sebebin kendisi olduğunu unutmamalıdır. Keza o ağzı pisleri muhatap alıp, onların seviyesine düşüp, onlarla mahkemeleşmemelidir.

 

                     Cumhurbaşkanı her ay veya 3-5 ayda bir televizyona çıkıp milletine izahat ve hesap vermelidir. Öyle ya, dünya ne âlemde ve nereye gidiyor? Türkiye nereye gidiyor? Hükümet neler yapıyor ve neler yapacak? Devletin ve milletin geleceği ne olacak? Bunları herkesin anlayacağı bir  şekilde izah etmelidir.

 

                    Barışçı olun: Başta Türk veya Müslüman komşularımız olmak üzere bütün dünya ile iyi geçinmeliyiz. Komşu, komşunun külüne muhtaçtır. Uzaktaki dost gelene kadar, yakındaki komşu yetişir. Bu sebepten komşularımız ile anlaşalım, uzlaşalım, imkânları karşılıklı çıkarları gözeterek paylaşalım.

 

                            “Van Münit” çıkışından vazgeçelim. “Bir gece ansızın gelebiliriz” tehdidi yapmayalım. Diğer devlet adamlarına “Hey-hey”  diye naralar atmayalım.

 

                              Siz hiç kavga-dövüş insanlarının hayatta başarılı olduğunu gördünüz mü? Peki devletler kaynaklarını savaşta harcayarak,  vatandaşlarını şehit ederek başarılı olabilir mi? Hitler dünyanın başına bela olmuş. Milletini ve kendini de felakete sürüklemiştir.

 

                            Atatürk boşuna mı “ Yurtta sulh, cihanda sulh. Vatan tehlikede değilse savaş cinayettir” demiş. Türkiye’nin Irak, Suriye, Suudi Arabistan, birleşik Arap emirlikleri, İsrail, Mısır, Avrupa Birliği politikaları doğru mudur?

 

                           Devletimizin kaynaklarını Suriye’de operasyonlar için, Suriye’deki ve Türkiye’deki Suriyeliler için harcıyoruz. Biz devlet ve millet olarak aptal mıyız, avanak mıyız, keriz miyiz, neyiz?

 

                              İsrail Düşmanlığı: İsrail ile Filistin Müslüman halkı için ilişkileri kestik. Bu Yahudiler var ya, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ABD’ de de sanayi ve ticarette güçlüdürler. Bir de siyaset ve sosyal hayat üzerine çok etkili olan lobileri vardır. Siz İsrail ile ilişkileri kesersiniz,  ABD deki Yahudi lobisi boş durur mu? Önce F-35 daha sonra F-16 ları ABD’den alamazsınız?

 

                             Milletimizin ve devletimizin çıkarı İsrail ile de dost olmaktır. Sonra, bir de şu var. Siz komşunuz bile olmayan Filistinli Araplar için İsrail ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz da, peki, Irak ve Suriye Politikanız nedir? ABD’nin Irak’a müdahalesine,  Suriye’nin bölünmesine çanak tuttunuz. Bu nasıl Müslüman dostluğudur? İzahı mümkün müdür? 

 

                              Ülkemizin ve devletimizin Bekası: Devletimizin bekası, ülkemizin ve milletimizin birlik ve beraberliğinin sağlanarak, barış ve huzur içerisinde yaşatılmasına bağlıdır. Bu beka milletin dil, inanç, bayrak birliği ve kurucu liderine saygı ile sağlanır.

 

                               Devletimizin kurucusu başta Atatürk, silah ve devlet adamı arkadaşlarıdır. Bunların fikir, düşünce ve icraatlarına sıcak bakmasanız bile, devletinizin bekası için Atatürk’e saygı göstermelisiniz. Milli günlerde Anıtkabir ziyaretlerine mutlaka katılmalısınız.

 

                              Aslında siz Atatürk’e herkesten fazla minnet ve şükran duymalısınız. Saygı ve sevgi göstermelisiniz? Çünkü siz onun halifesisiniz. Eğer Osmanlı padişahlığı ve halifeliği devam etse idi siz bugünkü makamınıza ulaşabilir miydiniz? Haydi  ulaştınız diyelim, bugünkü ülke topraklarının yarısı üzerinde ufacık, yoksul, cahil her konuda geri kalmış, zavallı bir millet, ülke ve devlet başkanı olurdunuz? Bugünkü itibarınız ve gücünüz olmazdı. Bugün bizi koca bir devlet olmaya, milli iradeye, demokrasiye, müspet ilim yoluyla kalkınmaya sevk eden Atatürk’ün vizyonu, onun icraat ve ilkeleridir. Dünyada Atatürk kadar milletine ve devletine faydalı olan bir başka devlet adamı yoktur.