Nerede Hareket Orada Bereket

Her canlı bir gün ölümü tadacakmış. İnsan ana karnına düştüğü anda kaderi çizilirmiş. Bu kader,  genlerinden, soyundan aldığı özelliklerdir. İyilerini de kötülerini de alabilir. Bir insan dokuz göbek soyuna çekermiş.

 

Genlerinden aldığı bazı özellikler, boy, pos, renk, akıl, yetenek vesairedir. Bir de bağışıklık sistemidir. Herkesin bağışıklık sistemi aynı değildir. Eğer bağışıklık sistemi şu veya bu konuda güçlü ise,sağlıklı ve uzun ömürlü olur.

 

İnsan ömrü bir de yaşam tarzına, beslenme şekline bağlıdır. Bu sebepten sigara, alkol herkese az veya çok zararlıdır. Damak zevki için zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durmak gerekir. Sağlığınız yerinde ise hiç korkmayın. Dünya çok güzel, yiyecekler çok tatlıdır.

 

                    Eğer sağlınızın bozuksa hiçbir şeyin tadı yoktur. Bu sebepten damak zevkine değil, sağlıklı beslenmeye öncelik vermeliyiz.

 

Sağlımızın bir diğer koruyucusu yürüyüştür. Yürüyüş ise herkese faydalıdır. Nasıl mı?

 

                  İnsanın motoru kalbidir. Direksiyonu beyni, tekerlekleri de ayaklarıdır. Damar ve sinir sistemi de aktarma organlarıdır.  Bir motor ne kadar sağlıklı ise a o kadar uzun ömürlü olur. Kalpten çıkan damarlar incelerek kılcal damarlar halinde tüm hücrelere ulaşır. İnsan vücudunda dünyanın çevresindeki ekvator uzunluğu kadar damar varmış.

 

                  Damarlar ne işe yarar? Kalbin pompaladığı kan, damarlardan akarak, bütün vücudu dolaşır. Bağırsaklardan emilen besinler ile akciğerden alınan oksijen hücrelere kadar taşınır ve orada yanar. Böylece vücudumuz hem ısınır, hem de hareket enerjisi kazanır. İş yaparken bazen nefes nefese kalırız. Çünkü vücudumuzun daha çok enerjiye, bunun için de daha çok oksijene ihtiyacı vardır. Oksijende burnumuzdan, ciğerlerimize, oradan kan vasıtasıyla hücrelerimize kadar gider. 

 

                 Hastalandığımızda ateşin yükselmesinin sebebi, mikropları yok etmek için hücrelerde aşırı yanmadır. Ağır iş ve spor yaptığımızda vücudumuzun terlemesinin sebebi, o iş veya spor için gerekli olan enerjiyi elde etmek için hücrelerdeki aşırı yanmadır. Yorulma, hücrelerde aşırı şekilde toksin (atık madde) birikmesindendir.

 

Gelelim yürüyüşe: Ben her sabah yürüyüşe çıkarken çocuklarıma ve komşulara takılırım. “Sana çok karlı bir iş teklifim var. Bundan daha kazançlı başka bir iş olamaz. Gel beraber yarım saat yürüyelim. Sağlıklı, moralli ve verimli bir gün geçirelim ve ayrıca bir gün de fazladan ömür kazanalım. Tabi canının kıymetini, yaşamın tadını, sağlığın önemini biliyorsan” derim.

 

Önce can, sonra canan” imiş. Peki arkadaş, canın için ne yapıyorsun? Her sabah yarım saati kendi sağlığın için ayırsan çok mu zor? Ne dersin?

 

                    Bedenen çalışan bazıları “Ben akşama kadar zaten spor yapıyorum” der. İş yorar. Yürüyüş ise sağlık kazandırır ve dinlendirir. Çünkü yürüyüş tempolu olup bedenen çalışmaktan farklı etkiler yapar. Başlamadan önce üşendiğimiz, yaptıktan sonra rahatladığınız ve bir hoş olduğumuz iki işimiz vardır. Birisi banyo, diğerisi yürüyüştür.

 

                   Yürüyüşle o gününüz sağlıklı, şevkli, moralli, verimli geçer. Yetmedi, bir de sağlık kazanırsınız. Yetmedi bir de her yarım saat yürüyüş karşılığında bir saat ek ömür kazanırsınız.

 

 İnsana sağlık sadece genç ve ergenlik yaşlarında değil, yaşlılık döneminde de lazımdır. Yaşlılık döneminde sağlıklı, zevkli, aktif ve kimseye muhtaç olmadan, onurlu bir hayat yaşamak istiyorsanız günde yarım saat yürüyünüz.

 

                       Yürüyüş kalbe masajdır. Bütün vücut harekete geçince kan ve kalpte harekete geçer. Kan vücuda sıcaklık ve enerji verdiği gibi bir de hücrelerde yanma ile oluşan atık maddeleri de atar. Yürüyüşte kan dolaşımı hızlandığı için hücreler atık maddelerden temizlenir. Bu sebepten yürüyüşten sonra dinlendiğinizi hissedersiniz.

 

                    Bir zamanlar Hürriyet gazetesi “NO” diye bir kitapçık verdi. “Nitrit Oksit” demekmiş. Bu gazı damarların iç çeperleri salgılarmış. Hemen doğup öldüğü için de keşfi çok gecikmiş. Keşfeden tıp adamı Nobel ödülü almış. Bu gaz çok faydalı imiş.

 

Nasıl mı?Bu gaz kanı sulandırır, damarları gevşetir ve açarmış. Böylece kan dolaşımını kolaylaştırır ve hızlandırırmış. Nitrik oksit salgısı ne kadar çok olursa, kan işlevini o kadar iyi yaparmış. İşte, nitrik oksit salgısını çoğaltmanın yolu da yürüyüşmüş. 20 dakika hızlı ve tempolu yürüyüş sonunda maksimum noktaya ulaşırmış. 12 saat devam edermiş. O halde günde her sabah yarım saatlik bir yürüyüş sağlıktır.

 

                 Bir gün, üç gün, on gün yürüdünüz. “Eh… yetiversingari” demeyiniz.  Sakın “Dipdiri oldunuz ya, fazlasına ne gerek var”? demeyin. Bir insan 3-5 gün namaz kılıp bırakıverirse olur mu? Eğer her sabah yürümeyi yaşam biçimi haline getirirseniz, her yarım saat yürümenin karşılığı bir saat fazladan ömür kazanırsınız. Bunu da akranlarınız patır patır dökülürken, siz halen at gibi koşuşturduğunuzda anlarsınız.

 

                  Hayatta her kazanç, sürekli sabır ve gayretin sonucu oluşan birikimdir. “Damlaya damlaya göl olur” muş. Yürüyüşle oluşan bu göl de sağlık ve uzun ömürdür. Yani yürüyüş sayesinde siz herkesten daha sağlıklı ve uzun ömürlü olursunuz.

 

                   Yaşlılık döneminde elden ayaktan kesilip, yatağa düşüp onun-bunun yardımına muhtaç mı olmak istersiniz? Yoksa kendi kendinize yetip dik durmak mı istersiniz?

 

                  Benim elimde ağırlık gören bazı dostlar yardım etmek istediklerinde ben kendilerine “Beni ihtiyar mı sandın. Git kendine bir ihtiyar bul ona yardım et” diye hem şaka yollu azarlar, hem de teşekkür ederim.  “Allah beni kimseye muhtaç etmesin. Eşim ve evlatlarım dahil” diye dua ederim. Sağlıklı ve biraz daha uzun bir ömür için her gün yağmur-çamur, soğuk-sıcak demeden kendimize yarım saat ayıramaz mıyız?

 

                   Bizim toplumumuzda yürüme kültürü zayıftır. Yürüyen binde bir gibidir.  Doktorlar bile her hastaya yürüyüş tavsiye ederler. Ama kendileri yürümezler. Yani “Ele verirler talkını, kendileri yutar salkımı” Ne demişler “Hocanın dediğini yap, arkasından gitme” demişler. Siz doktorların yaptığına bakmayın. Onların sözlerini tutun.

 

                    Bilmek başka, söylemek başka, yapmak başkadır. Demek ki hocalar ve doktorlar doğru söylüyorlar ama söylediklerini kendileri yapmıyorlar.

 

                    İnsanımız sanki araba koltuğunda doğmuş gibi araba hastası. Sıkça görüyorum. Adam nerede ise pazarın içine kadar arabayla gelecek. Adam memur veya işçi arabaya hiç ihtiyacı yok. Sadece 15 dakika veya yarım saat önce yola çıkıp bir minibüse binecek veya iş yerine yürüyerek gidecek.  “Olur mu canım” adamın kılası bozulur, tahtından düşer. Son zamanlarda çoluk çocuğun, kadın-kızanın altında araba. Sanki araba kullanmak marifettir.

 

 Uzun lafın kısışa. Size tekrar tekrar söylüyorum. Eğer hayatı,  dünyayı ve kendinizi seviyorsanız her gün kendinize yürüyüş için yarım saatinizi ayırınız.