Yakın Tarihimizde Devlet Büyüklerimiz

                     Devlet Adamı: Hiçbir siyaset adamı devletine ve milletine kötülük yapmak için yola çıkmaz. Hepsi iyi niyetlidirler. Ancak devletlerine ve milletlerine hizmet için iyi niyet yetmez. Bir de akıl, bilgi, tecrübe, karakter devletine ve milletine karşı sorumluluk duygusu gerekir.

 

                Ben yakın tarihimizde gelip geçen devlet adamlarımızın iki guruba ayırıyorum. Birinci grupta akıllılar, ikinci gurupta güzel konuşanlar vardır.

 

 Akıllı, tecrübeli, bilgili, devlet ve milletine sorumluluk duygusu yeterli, karakterleri düzgün olanların başında Atatürk gelir. Sonra İsmet Paşa, Demirel, Özal gelir. Ufukta bir de Kılıçdaroğlu; Akşener, Babacan gözükmektedir.

 

                Hitabet kabiliyeti yüksek, güzel konuşan, nabza göre şerbet veren, meydan ve halk adamları olarak da, Menderes’i, Ecevit’i, Recep Tayyip Erdoğan’ı görüyorum.

 

Bir insanın aklı nereden belli olur?: Eğer bir çocuk okul hayatında başarılı ve arkadaşlarından önde ise, tanıyanlar onu “Akıllı çocuk”  olarak nitelerler.  Derslerinde başarılıdır, arkadaşlarından öndedir.

 

                 Sonra hayattaki başarısı gelir. Serbest meslekte, ticarette, sanayide, sosyal hayatta veya bürokraside kendini ispat eder, kabul ettirir, öne ve başa geçer.

 

                 Atalarımız çok laf yalansız olmaz, iştir kişinin aynası lafa bakılmaz, lafla peynir gemisi yürümez. Laf karın doyurmaz. Laf salatası, laf ebesi, hatta çakıldak kabak gibi sözler söylemişlerdir. 

 

Bugün yaşadığımız imkânlar, kolaylıklar ve güzellikler akıllı adamların eseridir: Hayatımızı kolaylaştıran, renklendiren, zevklendiren, refahımızı arttıran, tüm keşif, icat ve teknolojiler akıllı adamların eserleridir. Düşünün bakalım: Elektrik icat edilmemiş olsa idi hayatımız nasıl olurdu? Arabalar, uçaklar, trenler, elektrikli ev aletleri, radyolar, telefonlar olur muydu?

 

                Sağlığımızı koruyan ve ömrümüzü uzatan akıllı sağlıkçıadamlar değil midir? Bugün yaşadığımız hak ve özgürlükler akıllı, fikir ve devlet adamlarının eseri değil midir? Eskiden bizim atalarımız padişahın, kralın, imparatorun, şahın kulu- kölesi değil miydi?

 

                Büyük işletmeler kurup, ihtiyacımız olan malları üreten, ayağımıza getiren, işsize iş, devlete vergi, sigortaya pirim ödeyen iş adamları akıllı değil midir?

 

                Benim çocukluğumda köyümüzde bunların hiç birisi yoktu. Bir yere gideceğimiz zaman tabanvaya binerdik. Eğer at, eşek bulmuşsak taksi bulmuş gibi sevinirdik. Hastalandığımızda doktor, ilaç yoktu.Dayanabilirsen yaşar, dayanamazsan ölür gidersin.

 

                 Akıllı adamlar sadece ilim ve teknolojide, ekonomide, sanayi ve ticarette değil, aynı zamanda siyasette ve devletin ve milletin başında lazımdır.

 

Akıllı devlet büyüklerimizin başında Atatürk gelir. Sevr anlaşmasına göre:

 

                 1-)Halifelik ve padişahlık devam edecekti. Doğu Trakya ve İzmir dahil Ege kıyıları Yunanlılara veriliyordu. Ege, Yunan gölü oluyordu. Yunanistan Sevr anlaşmanın imzalanmasından sonra, bu anlaşmayı hayata geçirmek için İzmir’e çıkmıştı.

 

                  2-)Doğuda ve Güney Doğu’da Kürt ve Ermenilere toprak ayrılmıştı. Kendi istedikleri gibi yönetim oluşturacaklardı.

 

                 3-)Doğu ve Güney Doğu’da bazı yerler Fransızların, bazı yerler İngilizlerin işgaline terk edilmişti. 

 

                  4-)Boğazlar ve Marmara elden gidiyordu. Uluslararası bir kurumun yönetimine terk ediliyordu.

 

                  5-)Osmanlı’ya kalan topraklar üzerinde yaşayan azınlıklara her türlü haklar verilecek, bu hakların ihlal edilmesi halinde istila kuvvetleri müdahale edebilecekti.

 

                   6-)Kapitülasyonlar arttırılıyor ve Düyunu Umumiye güçlendirilerek devam ediyordu.

 

                   7-)Cumhuriyete kadar Kuran-ı Kerim bile Türkçeye çevrilmemiştir. Eğer kurtuluş savaşı başarılmasaydı müspet ilim eğitimi ikinci plana bırakılıp, medrese eğitime devam edilecekti.

 

                    Türk milleti bugünkü topraklarımızın yarısı üzerinde padişah ve hilafet yönetiminde, cahil, yoksul, esaret altında zavallı bir millet olarak yaşayacaktı.

 

Osmanlı padişahları, padişahlıklarını koruyabilmek için istila kuvvetlerinin emir komutası altında uslu kedi gibi mi desem, süt dökmüş kedi gibi mi desem sus- pus duracaklardı.

 

Atatürk’ün Büyüklüğü: Atatürk öğrencilik yıllarında sınıfının birincisi olarak aklını ispatlamıştır. Askerlik hayatında cepheden cepheye koşarak, çevresinde dikkat çekmiş ve takdir toplamıştır.

 

                   Batmış ve parçalanmış bir imparatorluğun topraklarını kurtarabilmek için silah arkadaşları ile önce milli iradeyi temsil için meclisi toplamıştır. Sonra milli mücadeleyi başlatıp kurtuluş savaşını başarıya ulaştırmıştır. Osmanlının enkazı üzerine, onun külleri ile yepyeni bir devlet kurmuştur.

 

                  Bu başarıyı dünyada birçok devlet adamları göstermiştir. Savaşarak ülkelerinin bağımsızlığını sağlamışlardır. Milli İradeye dayanan, devletlerini kurmuşlardır.

 

                  Atatürk milletine ve devletine bundan başka bir yüce değer daha bağışlamıştır. “En hakiki mürşit müspet ilimdir” diyerek medreseleri kapatıp, eğitim birliğini sağlamıştır.  “Yurtta Sulh, cihanda sulh” diyerek savaş dönemine son verip, milletini eğitime,  sanayileşmeye ve kalkınmaya yönlendirmiştir.

 

                   Komşu devletlerle anlaşmalar düzenleyerek sınır ve huzur güvenliğini garantiye almıştır. Huzur ve güvenlik olmayınca kalkınma olur mu?

 

Anadolu insanı, padişahın kulu, kölesi, halifenin ümmeti olmaktan çıkmış, özgür, akılcı, eşit, çağdaş bir millet haline gelmiştir.

 

Türk milleti zekidir”,  “Ne mutlu Türküm” diyene, “Türk, çalış,övün, güven”  diyerek milletine moral ve onur vermiştir. Türk Dil Kurumunu ve Türk Tarih Kurumunu kurarak dil ve tarih kültürümüze katkıda bulunmuştur.

 

                     Sanat, spor, yargı üzerinde güzel sözler söyleyerek, milletini yüceltmek için elinden gelini yapmıştır.

 

                      Milletini tekke, zaviye, tarikat ve cemaatların elinden alıp, çağdaş aklın, müspet ilmin aydınlığına taşımıştır.

 

                     Dünyada bunların hepsini, milletine verebilen bir başka devlet adamı var mıdır?

 

                     Bugün Atatürk devrimlerine, cumhuriyet ilkelerine karşı çıkın, Atatürk’ silmeğe çalışanlar, hatta kötüleyenler var ya… Bunlar ya yakın tarihimizi bilmeyen, anlamayan cahil, geri zekalı, cühela insanlardır.  Ya da bunların kanlarında bir düşman millet kanı vardır. İhanetlerin başka ne sebebi olabilir?

 

                     Ancak kendileri Türkiye’den kaçınca Müslüman Arap ülkelerine, hatta peygamberimizin mezarının bulunduğu Mekke’ye değil, hak-özgürlük ve refah ülkesi olan Hristiyan ülkelerine gidiyorlar.

 

Gelelim İsmet Paşa’ya:İsmet Paşa gerek kurtuluş savaşında, gerekse devletin kurulup, devrimlerinin yapılmasında Atatürk’ün baş yardımlarındandır.

 

                    İkinci yarışı bu milleti ikinci dünya savaşı yıkımından korumuş olmasıdır. O günün savaş şartları gereği milleti aç bırakmıştır ama babasız bırakmamıştır.

 

                     Bir diğer büyüklüğü partisinden ve ordusundan gelen itirazlara rağmen kendi tek parti iktidarını demokratik seçim yaparak kazanan demokrat partiye teslim etmesidir. Dünya siyaset halinde İsmet Paşa’nın yaptığı bu büyüklüğü yapan bir başka devlet adamı tanımıyorum.

 

Adnan Menderes neler yaptı?: Adnan Menderes, Aydın-Koçarlı-Çakırbeyli köyünde geniş tarlaları olan bir zengindi. Güzel konuşan, vücut dili, ses tonu hoş, nabza göre şerbet veren bir siyasetçi idi. Halk adamı, halkın sevgilisi idi.

 

                     Yanlış tarafları vardı. Orduyu çok ihmal etmiştir. Başbakan olarak milli güvenlik kurulu toplantılarına hiç katılmamış.

 

                      İsmet Paşa’ya karşı yakışıksız laflar etmiş, husumet pompalamıştır. CHP’nin mal varlığına devlet olarak el koymuş. Mecliste “Tahkikat komisyonu”  kurup, muhalefeti bu komisyonda yargılamaya kalkmış. Öğrenci olayları başlayınca bunlara usuletle yaklaşıp, yatıştırıp, sakinleştirmeye yönelmemiş. Rum azınlığa yönelik şiddet hareketlerini önlememiş.

 

      Buna karşılık milleti öz güven vermiştir. Kalkınma hamlesini başlatmıştır. Kore’ye asker gönderip Nato’ya girmemizi sağlamıştır. Kıbrıs’a bağımsızlık verilirken, İngiltere ve Yunanistan ile garantörlük anlaşması yapmıştır. Bu garantörlük anlaşması yapılmasa idi Ecevit döneminde, Kıbrıs’a müdahale edemezdik. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk devleti diye bir devlet olmazdı.

 

                     Not: Ecevit, Özal ve Demirel’e yer kalmadığı için gelecek sayıda anlatalım.